EHLİ BEYT AS(1.bölüm)
قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلمبحار الانوار / 27 /113 Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim arasında Ehl-i Beyt’imin misali, Nuh'un gemisi misalidir. Ona binen kurtulur, ondan yüz çeviren ise helak olur.” (Bihar’ul Envar c.27, s.113) قالَ الاِْمامُ الْباقِرُ عليه السّلام : اِنَّ حَديثَنَا يُحْيي الْقُلُوبَ. بحار الانوار / 2 /144 İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki biz Ehl-i Beyt’in sözleri kalpleri ihya eder.” (Bihar’ul-Envar, c.2, s.144)
قالَ رَسُولُ اللهِ صلّى الله عليه وآله وسلم: زَ يِّنُوا مَجالِسَكُمْ بِذِكْرِ عَلِيِّ بْنِ أَبي طالِب. بحار الانوار / 38 / 199 Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Meclislerinizi Ali bin Ebi Talib’in zikriyle süsleyin.” (Bihar’ul Envar, c.38, s.199)
في اِكْمالِ الدّينِ في حَديث عَنْ جابِرِ الْجُعْفي عَنْ جابِرِ بْنِ عَبْدِ اللهِ الاَ نْصارِيّ قَالَ: قُلْتُ يا رَسُولَ اللهِ عَرَفْنا اللهَ وَرَسُولَهُ، فَمَنْ أُولُوا الامْرِ الَّذينِ قَرَنَ اللهُ طاعَتَهُمْ بِطاعَتِكَ؟ فَقالَ صلّى الله عليه وآله وسلم هُمْ خُلَفائي يا جابِرُ، وَأَئِمَّةُ الْمُسْلِمينَ مِنْ بَعْدي أَ وَّ لُهُمْ عَليُّ بْنُ أبي طالِب، ثُمَّ الْحَسَنُ وَالْحُسَينُ، ثُمَّ عَلِيُّ بْنُ الْحُسَيْنِ، ثُمَّ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيٍّ الْمَعْرُوفُ في التَّوْراةِ بِالْباقِرِ، وسَتُدْرِكُهُ يا جابِرُ، فَاِذا لَقَيْتَهُ فَاقْرَأْهُ مِنِّي السَّلامَ، ثُمَّ الصّادِقُ جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّد، ثُمَّ مُوسَى بْنُ جَعْفَر، ثُمَّ عَلِيُّ بْنُ مُوسى، ثُمَّ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ عَليُّ بْنُ مُحَمَّد، ثُمَّ الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ عَلِيُّ بنُ مُحَمَّد، ثُمَّ الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، ثُمَّ سَمييِّ وَكَنييِّ حُجَّةُ اللهِ في أَرْضِهِ، وَبَقِيَّتُهُ في عِبادِهِ اِبْنُ الْحَسَنِ بْن عَلِيٍّ، ذاكَ الَّذي يَفْتَحُ اللهُ تَعالى ذِكْرَهُ عَلى يَدَيْهِ مَشَارِقَ الارْضِ وَمَغارِبَها، ذَاكَ الَّذي يَغيبُ عَنْ شِيعَتِهِ وَأَ ولِيائِهِ غَيْبَةً لا يَثْبُتُ فِيها عَلَى الْقَوْلِ بِإمامَتِهِ إلاّ مَنِ امْتَحَنَ اللهُ قَلْبَهُ لِلايمانِ قَالَ جابِرٌ، فَقُلْتُ لَهُ: يا رَسُولَ اللهِ فَهَلْ يَقَعُ لِشيعَتِهِ الانْتِفاعُ بِهِ في غَيْبَتِهِ، فَقالَ إي وَالَّذي بَعَثَني بِالنُّبُوَّةِ اِنَّهُمْ يَسْتَضيؤُونَ بِنُورِهِ وَيَنْتَفِعُونَ بِوِلايَتِهِ في غَيْبَتِهِ كَإنْتِفاعِ النّاسِ بِالشَّمْسِ وَاِنْ تَجَلَّـلَها سَحابٌ. اكمال الّدين / 1 / 253 İkmal’ud-Din’de Cabir’ul-Cufi’den nakledilen bir rivayette, Cabir bin Abdullah-i Ensari şöyle diyor “Allah azze ve celle Peygamberine, “Ey iman edenler, Allah’a Resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” ayetini nazil buyurunca Resulullah’a şöyle arz ettim: “Ey Allah’ın Resulü ben Allah’ı ve Resulünü tanıdım; ama Allah’ın, itaatini sana itaatle yan yana zikrettiği bu emir sahipleri kimlerdir?” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ey Cabir onlar benim halifelerim ve benden sonra Müslümanların imamlarıdır. Onların ilki Ali bin Ebi Talib’dir, sonra da Hasan ve Hüseyin’dir.Sonra Ali bin Hüseyin'dir. Sonra da Tevrat’ta Bakır diye bilinen ve senin çağına erişeceğin Muhammed bin Ali’dir. Ey Cabir, onu görecek olursan ona selamımı ilet. Daha sonra Cafer bin Muhammed, ondan sonra Musa bin Cafer, ondan sonra Ali bin Musa, ondan sonra Muhammed bin Ali, ondan sonra Ali bin Muhammed, ondan sonra, Hasan bin Ali, ondan sonra da benim adımı ve künyemi taşıyan Allah’ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki Bakiyye’si olan Hasan bin Ali’nin oğlu (Hz. Mehdi) olacaktır. Allah yeryüzünün doğusu ve batısını onunla fethedecektir. O Şiilerinden ve dostlarından gaybete çekilecektir. Allah’ın kalbini imanla denediği kimseler dışında hiç kimse onun imametine inanma noktasında sabit (imanlı) kalmayacaktır.” Cabir şöyle dedi: Bunun üzerine ben de Peygamber’e şunu sordum: “Ey Resulullah gaybet halinde de Şiilerine bir faydası olacak mı?” Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Beni nübuvvet ile gönderene andolsun ki Şiileri bulutların kapladığı güneşten istifade eden insanlar gibi onun nuruyla nurlanacak ve gaybet zamanında bile velayetinden faydalanacaklardır.” (İkmal’ud-Din, c.1, s. 253)
قَالَ مالِكُ بْنُ أَ نَس عَنْ فَضْلِ الاِْمامِ الصّادِقِ عليه السّلام : مَا رَأَتْ عَيْنٌ وَلا سَمِعَتْ اُذُنٌ وَلا خَطَرَ عَلى قَلْبِ بَشَر أَفْضَلُ مِنْ جَعْفَر الصّادِقِ فَضْلاً وَعِلْماً وَعِبادَة وَوَرَعاً. بحار الانوار / 47 /28 Malik b. Enes İmam Sadık (a.s)’ın fazileti hakkında şöyle diyor: “Hiç bir göz, hiç bir kulak ve hiç bir kalp İmam Cafer’us-Sadık (a.s)’dan fazilet, ilim, ibadet ve takva açısından daha üstününü görmemiş, duymamış ve tanımamıştır.” (Bihar’ul-Envar, c. 47, s. 28)
قالَ الاِْمامُ الْحُسَيْنُ عليه السّلام : فَلَعَمْري مَا الاِمامُ إلاّ الْحاكِمُ بِالْكِتابِ، اَلْقائِمُ بِالْقِسطِ، الدَّائِنُ بِدينِ الْحَقِّ، الحابِسُ نَفْسَهُ عَلى ذاتِ اللهِ. الارشاد /204 İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Canıma and olsun ki İmam sadece Allah’ın hükmüne göre hüküm veren, adaleti uygulayan, ilahi hak dine inanan ve Allah yolunda ve ilahi hudutlarda nefsini dizginleyen kimsedir.” (el-İrşad/204)
|
|